13 Ağustos 2012 Pazartesi

bir geceden sabaha...


geçen cuma gecesi bir karaköy balıkçısındaydık. gece uzadıkça uzadı. herkes gitti. diğer balıkçılarda da kimse kalmadı. bir tek derya’yla ikimiz. masalar sandalyeler kalktı. bir biz.

gorevi dükkani toplayıp kapatmak olan bitirimce bir beyoğlu karakteri geldi yanımıza. önümüzde kapalı fallarımız. fallara sıra gelmeyecek hoş sohbetimiz...

kahve şakalarını yaptı gitti. su istedik. getirdi gitti. gündüzün en gürültülü semtinde çıt yoktu. Karşımızda kandilleri yanan muazzam camiler. ezana az kalmış. tatilde gibiydik. filmde gibiydik. gerçek gibiydi. Kalkamadığımız için özür diledik durduk, kalkamadık.

uzakta bir masada telefonundan şarkı çalmaya başladı ekrem, kendine, bize değil, sıkıldı belli ki ama sofraya nezaket her şeyden üstündü.

...
bir vurgun bu sevda...

sevdalanasımız gelmişken başlamıstı. susuştuk. özledik. birer bardak su içtik, birer sigara daha.

...
günsüz başlar gecem...

bayağı bayağı özlemiştik.
ölümsüz dünyada tövbeliydim, yeminimden dönesim yoktu. o ayrı.zamansız mekandaydık.

ezan da baslayınca
ağir romandaydik.

ezanın en güzel yerindeydik. ekrem geldi ezan da bitince. fal sözüm bakiydi. ne de olsa birer
ağır romandık.

kalktık.


Hiç yorum yok: