28 Mayıs 2011 Cumartesi

...

hayal kırıklığı korkusundan bahsetmeyeceğim burada sabahın hayal kırıklığından biraz...
düşler tek gerçeklik olsa aramaya inanılmayan, aramayla bulunmayan mana içine eser insanın. aklı filan karışmaz insanın düşte. düşün içinde uyanır gibi olursan aklın karışır. 
düş kurulur ya ancak uyanırsan kırılır. gerçi bazen değişirsin, alışırsın. ondan sonra kırılma ne ki? yıkım ne ki?! 

gün boyu uykusuzluktan yakınırsın. düşlerini özlersin. beklersin ki "günaydın, kolay gelsin, iyi akşamlar" silsilesi bitsin. sevdiğin hayal gibi renklerden olma yatağına kavuş. gün boyu çizen, kıran, yoran her şeyden sonra tenine yalnızca yumuşaklık değsin istersin. örtünmek istersin. düşlerin tek gerçeklik olduğuna inanırken tüm çizilmelerden korunmak demek o çünkü. o yüzdendir "uyuyanın üzerine kar yağar" üşümesi. üşümek nedir ki? hiçbir şey değilse uykuya yaklaştırır. 

sonra babanın küçükken ezberden okuduğu o düşlü, isli, puslu mısralar gelir aklına. bir bulutun rüzgarında üşümesinden bahsedilen, bulutların tombul yanaklarını şişirerek üflediği, kızın saçlarının sudan yapıldığı o şiir gelir. düş için, düşmek için, uymak için, uydurmak için uyumaya gerek olmadığını öğreneli yıllar olmuş der, kalkar yerine yatarsın...

tek gerçeklik olmasını dilediğine uyursun. çizmeyenin, kırmayanın, yormayanın içine...

Hiç yorum yok: